31 Temmuz 2016 Pazar

BANKACILIĞIN ACI KİTABI // MOBBİNG BANK TÜRK FIRTINASI: Akbank’ın Kumpası ve 12 Eylül Darbesi // Bumerang ...

BANKACILIĞIN ACI KİTABI // MOBBİNG BANK TÜRK FIRTINASI: Akbank’ın Kumpası ve 12 Eylül Darbesi // Bumerang ...: 1996 yılında kırmızı beyaz renkleri Türk Bayrağına benzediği için bankacılığın Türk Milli takımı diye Akbank’ta çalışmaya başladım. Ama...

Akbank’ın Kumpası ve 12 Eylül Darbesi // Bumerang // Önder Karaçay

caps_1467579899789_813

1996 yılında kırmızı beyaz renkleri Türk Bayrağına benzediği için bankacılığın Türk Milli takımı diye Akbank’ta çalışmaya başladım. Amacım üretime, ihracata, ticaretin finansmanı ve istihdama kaynak aktarmaya aracılık adına bankacılık yapmaktı.
2000’li yıllara kadar çok düşük ücrete rağmen huzur içinde çalıştım. Beklentilerimin tamamını karşılamasa bile banka ile çalışanlar oluşturduğumuz kültür ile kaynaşmıştı. Bir numaralı marka ve bankaydık.
2000’li yıllardan sonra milli ekonominin talan edilmesi başlayacak olup küreselleşme ve özelleştirme ile banka da değişim projesi başlatacaktı. Bu değişim öncesinde ülkemizde çok normal olmayan bir kriz yaşandı. Cumhurbaşkanı Sezer Anayasa kitabını fırlatmayı fırsat kollayan sermaye parayı borsadan çekti gecelik faizler % 9 bine yaklaşmıştı. Kur sonrasında 600 –TL den 1200-TL ye çıktı. Merkez bankasının o günkü başkanı Gazi Erçel içinde Akbank’ında olduğu bazı bankalara kurun iki katına çıkacağını haber verdiğini yıllar sonra öğrendiğimde bankanın 2001 yılında KRİZDEN EN GÜÇLÜ ÇIKAN BANKA nasıl olduğunu da hem anlamış hem de bu bankadan iğrenmiştim.
Böyle bir bankada çalışmış olmanın derin vicdani üzüntüsü içindeyim. Kendimi hem affetmiyorum, hem de bunlarla mücadele ettiğim için bırakıp gitmediğim için gurur duyuyorum. Onların istediği zaten bırakıp gitmemdi.
Nasıl da anlamamıştım hem kriz olacak hem de krizden en güçlü veya çok kar ederek çıkan banka ne demekti? Nasıl olurdu bu? Bunun hesabı yargı önünde sorulmadı. Türk Milletinin bu banka ile bir hesabı var. Beşeri adalette adalet olmayabilir, yalnız ilahi adaletin olduğunu hatırlamak zorunda kalacaklar.
Yargı ve medya bu konunun üzerine gitmemiş, sermaye siyasetle kol kola olduğu için ve sermayeyi koruduğu için üzerine gidilmemiş olduğunu bankanın ve sahiplerinin korunduğunu yıllar sonra öğrendim. 12 Eylül 2012 tarihi ve sonrasında yaşadıklarımı bankayı sonrasında da nasıl koruduklarını, bütün bu skandalları kitaplaştırarak bu rezaleti tarihe kara bir leke gibi yazmayı kendimi affettirmek için yazdım. Bir nebze içim rahatladı. Yalnız bunlar yargılanana kadar asla bu mücadeleden vazgeçmeyeceğim. Çünkü o kur farkının bedelini Türk Milleti ödedi. Şimdi geri almaya sıra geldi. O bankaların hepsi bunun hesabını verecekler. O bankalara bunun hesabını sormayanlar da vermelidir.
2000’li yıllarda banka aynı zamanda değişim adı altında “Yeni Ufuklar” adlı bir değişim projesi yapmaya başladı. Aslında ismi değişim yapılansa bankanın dışarıdan gelenler tarafından işgal edilerek kültürü eski yeni kavgasına sahne oluyor karmaşa kültürünün adı değişim oluyordu. Şimdi bu karmaşa hala banka yönettiğini sanıyorlar. Ah aldığı binlerce insanın hakkını yediler, kariyerlerini kirleştiler, iş bulmalarına engel oldular.
Değişimi bankanın genel müdür, yardımcıları ve onların alt kadrolarında yapınca bu batan Pamukbank ve benzeri bankalardan gelenler, işsiz kalanlar kendi adamlarını Akbank’a doldurmaya başladılar, bizleri kötülemeye, dışlamaya başlayarak bankada eski/yeni kavgasını başlattılar.
Patron bunları destekledi ve gerçekleri asla görmedi.
Öyle yanlışlar yaptılar ki; “hedefi ve yetkiyi” şubelere verdiler. 2008 yılında paralar batınca suçlu şubeleri ilan ettiler. 1054 masum insanı banka tarihinde ilk kez toplu işten çıkarma skandalı bu değişim adı altında bankayı işgal eden ve bugün yönetenler yapıyordu, patronda ya bilerek ya da bilmeyerek bunlara alet oluyordu.
Evraksız kredi vereceğiz diyorlardı. Bir şubeye yüksek hedefler ve 400.000-TL 500.000-TL gibi limitli kredi verme yetkisini de vererek kendileri hiçbir sorumluluğun altına girmiyorlardı. 2008 yılında bu gaflet, delalet ve kötü niyet duvara toslayınca patron yine bunlara kanarak şubelerde hiçbir suçu olmayan çalışanları önce toplu, sonra da tek tek çıkarmaya başladılar.
Bunlar bankaya gelmeden önce bu bankanın Türk Milleti nezdinde sevgisi “Güveninizin Eseri” olarak yer edinmişti.
2008 yılında kredili mudilerin çalışma şartlarını asla olmayacak şekilde tek taraflı ve hukuksuz değiştirdiler. Milyonlarca mudimiz mağdur oldu ve başka bankalara gittiler. Sonrada yine bizleri suçladılar. Ticari kredi vermeyi hem zorlaştırdılar, hem de iki katı teminat isteyerek akla, mantığa ve hukuka uygun olmayan bir uygulama ile mudiler nezdinde çok büyük bir itibar kaybı ve mudi kaybı yaşattılar.
Hatta o yıllarda Soğanlık Şube Müdürüydüm bir mudi şöyle söyledi. Akbank’ın yaptığını sizin ölçeğinizde diğer bir banka yapsa anlarım. Siz kendi içinizdeki sıkıntıyı masum çalışan ve mudilerden çıkarıyorsunuz diyerek gerçeği dışarıdan bankayı yönetenlerden daha doğru okuyordu. İçim cız ediyordu gerçekleri dışarıdan görenler vardı bankayı yönetenler göremiyordu.
Çok kar üretmek başarı değil ki; itibarı kaybettiğinizde o karlar ile geri alamazsınız. Gün gelecek bu banka itibarını almak için ne kadar para harcarsa harcasın alamayacak. Çünkü çalışanlarına zulüm yapan bir bankaya dönüştü, birileri kendilerini kurtarmak için bizim gibi masum insanlara kumpaslar kurarak kariyerimizi mahvettiler. Sıra şimdi kendilerine geliyor. Astarı yüzünden pahalı şimdi geri adım atma şansını kaybettiler. O şansı kendilerine vermeme rağmen. Büyüklendiler, gurur yaptılar. Bizde ne kadar büyük olduklarını hatırlatıyoruz. Şimdi sadece kar ile dünya sermaye mafyasının hoşuna gitmeye çalışıyorlar. Parayı kazandığınız Türk Milleti nezdinde haliniz nedir? Nereye kadar?
Yönetenlerin bankayı doğru yönetmek gibi bir dertleri yoktu. Değişimin başarısı adına çalışanlara zulüm etmek, işten çıkarmak, suçu onların üzerine atmak ve mudileri mağdur etmek onların başarısından daha önemli değildi. Böyle bir rezalet dünya tarihinde hiçbir kurumda yaşanmamıştır. Hile ve şahsi çıkarları adına bankayı kullanan çeteye adeta banka teslim edilmiştir. Komisyonla kredi satanları kredi tahsiste çalıştırıyorlardı. Bunun birini yakaladım, yazışmalarını yaptım, bir hafta sonra başka bankaya geçti. Mahkemeye gerekirse getireceğim.
Oysa bu banka bugün ülkemizin bir numaralı markası, bankası ve en değerli kurumu değilse ve o özelliğini kaybetmişse sebebi bugün bankayı işgal eden ve değişim adı altında kendi adamlarını bankaya yerleştirerek bankayı ele geçirenlerin hepsi ve buna izin verenlerdir.
Şimdi öne geçen rakibine ulaşmak için hala şube kapatarak, çalışanları işten çıkararak geçici karlarla adeta sidik yarışı içine girerek son çırpınışlarını yaşamaktadırlar.
2000’li yıllarda batan bankalardan ve işsiz bankacıları bankaya alarak kendi kültürünü ve bankacılığın okulu olma özelliğini kaybeden Akbank bizleri kötülemeyi, dışlamayı, bizleri kullanmaya kalkarak başarılı olmak ve hiyerarşi merdiveninde sırtımıza basarak yükselmek niyetinde olan kötü niyetli çalışanları genel müdürlük ve bölgelerde genel müdür ve yardımcılarının adamları olarak bankaya doldurdular.
Bir gün birisine dedim ki hem hedefi bize veriyorsunuz hem de yetkiyi bu riskli ve sakıncalı değil mi? Biz hedefe odaklanıp farkında olmadan bunu tek bakış gözle hata yaparak bankaya zarar vermez miyiz? Bana aynen şunu söyledi; sen kendi işine bak! Genel müdürlüğe karışamazsın dedi. Birkaç ay sonra baktım bir başka bankaya genel müdür yardımcısı oldu. Yani hiçbir sorumluluk almadan, bankayı bir sıçrama tahtası olarak kullandılar. Bankanın iyiliği için bununla mücadele ettiğimden dolayı ve genel müdürlük bunların adamı ile dolu olduğu için biz suçlu olduk. Yalnız mahkemede kendilerini savunamaz hale düştüler. Dört yıldır adeta sosyal medyada bütün rezilliklerini dünyaya anlattım. Karşıma çıkıp sen bunu yapamasın diyemiyorlar.
En ibretini ben yaşadım. 2003-2006 yılları arasında genel müdürlükte çalışan ve sonradan bölge müdürüm olacak olan biri bana bir gün “bulduğun müşterileri önce bana bildir ben sana bulup vermiş gibi göstereyim, seni yukarıya anlatır müdür olmanın yolunu açarım” dedi. Başka şubelerde bunu yaptığını duyuyordum. “Bulduğum müşteriyi size bildirmek yerine, sizin bulmuş gibi göstermenizin doğru olmadığını, o mudilerin işini kendim bulur kendim yaparım genel müdürlük bunu görür ve ben hak edersem müdür olurum dedim. Kimsenin şahsi çıkarıyla ve basiret yoksunu ahlak yoksunu bu tür ilişkilerle asla kurumsal bir kültüre uymayan yöntemi kabul edemem dedim.” O yıllarda Pendik E-5 şubesinde çalıştım. Üç yılda altmış yıllık şubelerin rakamlarını ekarte ettik.
Bunu kendine kin edinmiş. 2007 yılında Soğanlık Şubesine ben ondan önce müdür oldum. 1 yıl sonra Gebze Bölge Müdürlüğü oluşturuldu. Bölge Müdürü olarak bu kişi benim bölge müdürüm oldu.
Beni ziyarete geldiğinde “ayağını denk al müdür olmanda ne kadar katkım olduğunu bilirsin diye tehdit etti” Bende ayağımın her zaman denk olduğunu müdür olmayı hak ederek olduğuma inandığımı söyledim. Kimseye de şikayet etmedim. Ahlakla, sabırla, titizlikle, hata yapmadan, açık vermeden çalıştım ve mücadele ettim.
Soğanlık şubesi beş yıl sonra kapanmış bir yerde tekrar açılmış bir şube olmasına rağmen iki ayda kara geçen ülkemizde ilk ve tek banka şubesidir. Belki de dünya da örneği yoktur. 2007 yılında yeni açılan bir banka şubesi dokuz ayda kara geçebiliyordu. Bugün iki yılda kara geçemiyor şubeler.
2008 yılından 2010 yılına kadar bu bölge müdürü benimle uğraştı. Şubeme bölgeden ajan gönderdi şubeyi müfettişle birlikte karıştırmaya, benimle ilgili benim açığımı bulup işten çıkarmanın peşinde koştu. Gönderdiği ajanı üç ay sonra şubemden almak zorunda kaldı. Müfettiş hiçbir olumsuzluk bulamadı. Hatta bana burada neler oluyor anlat dediğinde. Siz müfettişsiniz ne olduğunu ben bilmiyorum sizin iddianız veya size bu iddiayı yaptıran kimse onunla birlikte olumsuzluk neyse bulun, önüme koyun ve bu nedir deyin o zaman cevap veririm dedim.
Sonra o bölge müdürü başka bölgeye tayin oldu. Yeni gelen bölge müdürüne de beni kötüledi. O da benimle uğraştı. Elemanlarımı alıp başka şubelere veriyor, hizmet kalitemin düşmesine sebep oluyor taleplerimi görmezden geliyordu.
3 Kasım 2010 tarihinden bir hafta önce şubeme geldi. Hayırlı bir ziyaret olmadığını sezmiştim. Çünkü ne şubeme uğruyor, ne taleplerimi dikkate alıyor şubem ile ilgilenmiyordu. Buna rağmen 4 yılda şubem dördüncü sınıftan ikinci sınıf düzeyine gelmişti. Çok başarılı olmam dolayısıyla ve hakkımda hiçbir yanlış bulamadıkları için işten çıkamadılar. İstifa etmem ve ayrılmam için evim Soğanlık da olmasına rağmen Beykoz gibi gidiş gelişi yüz kilometre olan ve şehirler arası bir tayin gibi günde işe gidiş geliş altı saate yakın trafikte kaldım. Sabah mesaime zamanında yetişmek ve açık vermemek adına beşte kalıp trafik başlamadan erkenden şubeye giderek saat dokuza kadar iki yıl boyunca şubede sabahları bekleyerek adeta işkence çektim.
Bu bölgedeki bölge müdürü ile tanışmaya gittiğimde beni görür görmez; “Soğanlığı da biliyoruz” diyerek söze başladı. Zaten sonra toplantılarda “ban algı ile yönetirim” diyordu. Algının doğru ya da yanlış olması önemli olmayan bir yöneticiyle çalışmanın zorluğunu düşünün. Anladım ki benimle burada da uğraşacaklar. Ayrımcılık adına en büyük zulmü burada yaşadım. Başlangıcı bir bölge müdürünün bankayı kullanmak ve şahsi çıkar sağlamak niyetine karşı çıkmam ve doğru olanı savunmam yüzünden bu kinin kurbanı oluyordum.
Bölge müdürüne evimin uzak olduğunu çocuklarımın okulu dolayısıyla evimi taşıma şansımın olmadığını daha yakın bir şubeye tayin edilmemi talep ettim. Hem sözlü hem de yazılı yaptım. Bana aynen şunu söyledi; “Beykoz da bir kulübe bul veya öğretmen evi gibi bir yer bul arada sırada evine gidersin” diyerek adeta işkencenin, hakaretin alasını yapıyordu.
Amaçları istifa edip gitmem için ellerinden gelen her baskı ve şiddeti yapıyorlardı. Toplantılarda bize çıkın gidin başka bankalara sizi kim çalıştıracak gibi basiret ve ahlak yoksunu tehdit savuruyordu. Oysa biz bu bankada çalışırken ve kahrını çekerken bunlar yoktu.
Beykoz şubesinde bir yıla yakın süre fareli arşiv yüzünden kimse çalışmadığı için ve arşive çözüm bulma çabalarıma da cevap vermedikleri için iki elaman eksik bir yıla yakın hizmet vermek zorunda kaldım. Notere, icra dairesine, vergi dairesine kadar evrakları kendim götürmek zorunda kaldım iki yıl boyunca. Adresi Beykoz ve şubeye yakın olan ismi saklı kendimin bulduğu elemanı bile işe alıp başka şubeye verdiler.
Her sabah şu şekilde e-posta atıyordu. Bugün 3 adet kredi verilecek toplamda 90 bin TL olacak adet ve tutarda eksiklik olursa 17.30 mesai bitimi sonrası yarım saat içinde bölgeye gelip bunun hesabını şube müdürleri verecek diye iki yıl adeta işkence etti.
16 yıl çalıştığım bu bankada çoğu yıl hiç izne çıkmadan çalıştırıldım, çoğu yıllarda izinlerimin yarısını kullandırmadılar. Bir gün Ramazan bayramı dolayısıyla 1,5 gün idari izin talep ettim. 1,5 gün 6 gün yıllık iznimden düşülmesi şartıyla izin verdiler.
İki yıl üst üste Mayıs ayında yıllık iznimi kullandırdılar. Çocuklarımın her yıl bir kez denize götürdüğümü ve ikinci yıl Haziran, Temmuz veya Ağustos olmasını istediğimde kabul etmediler. 2011 ve 2012 yıllarında evde geçirdim iznimin yarısını ve çocuklarımı iki yıl tatile götüremedim.
2007 yılında şube müdürü olunda araba aldım bankanın işinde kullandım. Banka sadece banka işlerinde kullanmanın benzin parasını ödüyordu. Altmış bin kilometrenin elli binini banka için kullandım yeni arabamı yıprattım, lastiği, vergisi, bakımı vb giderlerle banka için servet harcadım. 10 Kasım 2010 tarihinden 2011 yılının sonuna kadar her ay cebimden 800-TL ödeyerek işe gidip geldim. Ertesi yıl otobüsleri kullanmak zorunda kaldım. Çünkü maaşım yetmez olmuştu. Bankadan bu konuda da destek istedim kabul görmedi.
2009 yılında istemediğim halde işimle tehdit edilerek resimlerim dört ayrı şubede reklam olarak kullanıldı. İşten çıkarıldığım 12 Eylül 2012 tarihinden sonra da kullanmaya devam ettiler. Sözleşmemiz var diye. İşten sebepsiz çıkarıldığım Yargıtay onayı ile onaylandığına ve banka % 100 suçlu bulunduğuna göre işten çıkarılma sebebim nedir? Kariyerimi kirletme hakkını birkaç kendini bilmez bölge müdürünün bankanın verdiği yetkiyi kötüye kullanarak bu kötülüğü yapmalarının cezasını ben neden çekiyorum? Bu genel müdür ve bu bölge müdürleri nasıl hala iş başında tutulabilirler? Bu sebeple iş bile bulamadım. İşten çıkarılmışsın diye! Yaşlı anne ve babamın, eşimin, kardeşimin, küçük çocuklarımın suçu neydi? Bu kumpasa inanan bankanın iç ahlak ve merhameti neredeydi? Ya da var mıydı? Yoksa patron dahil hepsi aynı çetenin bir üyesi miydi? O zaman bunun bedelini ödeyecekler. İtibarı değerimi geri aldığımı hissedene kadar ödeyeceksiniz.
Fotoğrafın üzerine adımızı ve “Sizin İçin” buradayız gibi ahlaki boyutu sorgulanır ve basiretli bir tacire uymayan ifadeler kullandılar. Bir bayan bankacının resminin üzerine sizin için buradayım yazmak ne demektir? Bütün bunlar belgelidir. Mahkemede davası görülecek.
2010 yılında şubenin ne kadar karlı ticari mudisi varsa hepsini Kavacık şubesine devrettiler. Sonra o mudilerin adresleri şubemizin hemen yanında olmasına rağmen bunu yaptılar. Aynı mudilerden bulmamı sonra yine istediler. Tam bir çelişkiydiler. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında müşterilerimi başka şubelere devrini yapmaya kalktılar hepsinde direndim, giden mudilerin bireysel hesapları da gidiyordu. Amaçları beni başarısızlığa mahkum ederek tazminatsız işten çıkarmak ya da kendimin istifa etmesini sağlamaktı. Bu devirlerin yapılmaması ile ilgilide yazışmaların hepsi var. Hepsi mahkemeye gelecek.
Bölge müdürlüğünde bir gün müdürler ve insan kaynakları genel müdür yardımcısı sorunlarımızı konuşmaya geldi. Yetmiş şubeye yakın müdür arkadaşım vardı. Sorusu olan var mı diye sorduklarında; söz aldım ve dedim ki; bir yıla yakındır iki gişe eksik neden çalışmak zorunda bırakıldım, mudilerin karşısına her gün eksik kadroyla neden çıkmak zorundayız, bana eleman vermeme sebebiniz nedir? Bölge müdürünün rengi attı. Birbirlerinizin yüzüne baka kaldılar. Sonra bölgede personele bakan bir memur bir yıl değil altı ay oldu dedi. Şube arkadaşlarımdan biri dayanamadı ve dedi ki; diyelim ki; Önder bey bir yılı abartıyor, şubede değil altı ay, altı gün, altı saat, altı dakika bile eksik hizmet veremezsiniz. Altı ay oldu diyen sizsiniz. Bu normal mi? Cevapları şuydu toplantı bitmiştir. Kadıköy ilçesinden Beykoz’a gidene kadar iki tayin yaptılar.
Aynı gün insan kaynakları genel müdür yardımcısına sizi ziyaret etmek istiyorum, sorunlarımı anlatmak istiyorum, bana yapılanları bilmeniz gerekir, bankamız zarar görmemelidir diye yazılı talepte bulundum. Kendisi aynı zamanda şubemizin mentörü olmasına rağmen hala geri dönmedi bana. Zaten 2013 tarihinde işe iade davasını % 100 haklı Yargıtay onayı ile kazandığım gün ayrımcı çete kendisini kurtarmak için insan kaynakları genel müdür yardımcısı ve personel bölüm başkanı ile aynı gün yolları ayırmak zorunda kaldılar.
Yalnız gerçek çete ve suçluları banka hala koruyor. İnsan kaynakları genel müdür yardımcısının hatası beni dinlemiş olsa ve anlamış olsaydı çetenin gerçek suçluları işten çıkarılacak veya gereği neyse o yapılacak ben işimi kaybetmeyeceğim, banka da bu zararı görmeyecekti. Bu çeteyi yöneten şu an bankanın en tepesine çıkmış durumda.
Aradan bir iki ay geçti. İnsan kaynaklarından iki eleman gönderdiler. 16 yıl bankacılık hayatımda ilk kez insan kaynakları ziyaret ediyordu. Hayra alamet bir ziyaret olmadığını hatta kendilerine neden bana mobbıng uygulandığını sordum. Birisi bölgede altı ay oldu eleman eksiği olan diyen memurdu. Kızdığı yüz ifadesinden anlaşılıyordu.
İki ay sonrada sebepsiz 12 Eylül 2012 tarihinde bu kumpas kuran çeteler beni işten çıkarmakla kurtuluş yolunu seçtiler.
O günkü bölge müdürü aynen şunu sözlü söyledi. Biliyorsun yeni genel müdür Ocak ayında görevine başladı. Kendi adamlarıyla çalışacak. Tebliğ yazısına ise performans yetersizliği yazıyordu. Oysa aynı günün sabahı hesabına başarı performans primi yatırmışlardı. Skandala imza atıyor hem de 12 Eylül 2012 gibi manidar bir tarihte benden kurtulmayı bu çete darbe yaparak bana ders verdiklerini düşünüyorlardı.
Bir hafta sonra bankanın yönetim kurulu başkanına gizli mektup olarak 15 sayfa özür dileyin ve geri adım atın diye yazdım.
Tavırları şuydu; biz büyük bankayız, bir şube müdürünü muhatap almıyoruz, kullanmadığın izin paraları ile ilgili de büyük banka olduğumuz için karar aldık son beş yıl harici ödeme yapmıyoruz sen ne yapacaksan yap.
Tamam dedim, size yine 16 yıl çalıştığım kurumuma ekmek yediğim kuruma saygım gereği 5 ay süre daha veriyorum. Sonra yapacaklarım karşısında çok zor durumda kalacaksınız ve bunu göreceksiniz.
Beş ay doldu. Önce Aydınlık Gazetesinde Akbank Performansta Sınıfta Kaldı diye skandal olarakhaber oldu.
Sonra bütün bu yaşadıklarımı anlattığım madem hayat sanal dönüyordu o zaman beşeri mahkemede işler çok yavaş yürüyordu, davamın ilk duruşması bile yapılmamıştı. SANAL MAHKEME kurarak videolarla kendimi aklamak için yaşadığım kumpası, ayrımcılığı, 12 Eylül manidar tarihli darbeyi, kariyerimin nasıl haksız kirletildiğini, bu sebeple iş verilmediğini bütün dünyaya ve insanlığa duyurdum.
Bir yıl sonra üzerimden reklam yapmasınlar diye videoları sildim.
Bu arada BDDK, Banklalar Birliğine, İŞKUR’a bankayı yaptığı bu ayrımcılık, kumpas ve darbe ile ilgili ayrıca yazılı talimatım olmadan adıma işsiz olduğum zaman kredi onaylamasının evrensel hukuk yasaları gereği suç olduğunu yazılı bildirdim. Önce cevap vermediler. Sonra bunu Sabah Gazetesinde Bankaların Otomatik Kredi Oyunu diye haber yapınca Bankalar Birliği telefonla bana ulaştı cevabı e-posta ile gönderdiklerini söylediler. Dedim ki tebligat yasası gereği yazılı cevap vermek zorundasınız yazılı cevabı adresime gönderin. Gönderdiler aldığım cevapta neden cevap vermediklerinin cevabı yazıyordu. Bankanın hiçbir suçu yoktur diyordu.
Bütün bunları yaparken aynı zamanda işten çıktıktan sonra kitabımı da yazmaya devam ediyordum.
Ülkemizde ordunun, aydınların, vatansever insanların yaşadığı kumpasın aynısını Akbank’a bu bankanın gerçek neferleri olarak bizler yaşadık en ibretini ben yaşadım. En büyük cevabı da benim vermem gerektiğini ilk işten çıktığım gün söyledim.
“Benim davam asrın davası olacak! ”
Siyaset+sermayenin milli ekonomiyi işbirlikçi küresel şirk kurumlarıyla talan ettikleri son on dört yılda bu talana karşı çıktığım içinde hedef seçildim.
O zaman bu gaflete, delalete, garabete ve ihanet boyutu olan işbirliğine işsizden kitapla MUHTIRA vererek yine Sanal Mahkeme gibi dünyada bir ilki daha gerçekleştirmeliyim dedim.
İçimdeki sesi dinledim. Tek başıma yaptım hepsini.
Kitabım Mobbıng Bank Skandalbank’ın Skandalları Türk Fırtınası 21 Aralık 2015 tarihinde en uzun gecede çıktı ve mahşer denizi olan fitne ve fesat ile toplum mühendisliği yaptıkları sosyal ağ denen denizde gemi sırrıyla yüzmeye başladı.
Mahşer Tufanı kopacağını bilmiyordum. Yalnız içimdeki sesin çok önemli bir dönüm noktası yaşatacağını hissediyordum.
13-19 Ocak 2016 6 günde mahşer tufanı koptu. 31 Ocak kuruluş tarihi olan Akbank kuruluş yıl dönümünü mahşer koptuğu günde yaptı. Ve kurulduğu gün itibarını batırdı.
Kitabım Yeniçağ Gazetesinde köşe yazarı Remzi Özdemir tarafından “Bankacılığın Acı Kitabı” adlı yazıyla ulusal basında da haber yapıldı. Kendisine bu desteği ve cesareti için çok teşekkür ederim.
Çünkü sermaye kitapçısı D&R kitabımı sattırmamak için soranlara yok dedi, gelmeyecek dedi, internet şubesinde Türk Fırtınası ve Bayrağını kapakta kapattı. Hala aynı. Bunların bize düşmanlığını göstermeye bu bile fazlasıyla yeter.
19 Ocak 2016 tarihi bunu bütün dünyaya ve insanlığa açıkladım. Ayrıca sermaye gizli derin devletinin başının Mustafa Koç olduğunu belgesi ile herkese açıkladım. Bir gün sonra hayatını durup dururken kaybetti. Yaratan mahşer tufanının ibreti gereği canını aldı. Firavun sonrası son ibret yaşandı. Canlı helak oldu bütün zalimler. Mustafa Koç ibret adına yaratan tarafından canı alındı. Çünkü dünya sermaye mafyasıyla işbirliği yaparak Türk Mevsimi renkli darbesini kendisi yönetiyor, gazeteci, iş adamı, siyasetçileri 2007 yılından bu yana muhtelif gizli toplantılara çağırarak dünya sermaye mafyası lehine siyasete, medyaya, sermayeye sızdırarak algı operasyonları ile toplum mühendisliğini kendi ve işbirliği içinde olduğu derin sermaye mafyası adına yapmaktaydı.
Son on dört yıllık siyasi iktidar bu sermaye ile işbirliği içindeydi. Ülkemizin önemli kurumlarını özelleştirme ile ele geçirdiler. Torba ve gece kanunlarıyla Türk Milletinden habersiz maden ruhsatları küresel şirk ve bağlantılarına satıldı. Üretim tekelleşti. Para dahil her ürün ithal edildi. Borç, tüketim, teknoloji, banka, inşaat ile ekonomi balonlarını şişirdi, işsizlik üretti ve üretmeye devam ediyor.
Amaç ülkeyi siyasi ve ekonomik olarak çökertmek ve bölmekti.
15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan askeri darbe girişimi de bunun bir parçasıdır.
Darbe sonrası ordumuzun kurumsal kimliğini daha da zayıflatmak ve orduyu kendisine başlayarak tek adam devleti yapma niyeti devam etmektedir.
Siyaset, sermaye, medya, dinci cemaat ve tarikatlar ve bu işbirliğine destek olan herkes kumpaslarla, ayrımcılıklarla, baskı ve şiddet uygulayarak, toplumu kutuplaştırarak bölmek ve parçalamak projesiydi.
Büyük Orta Doğu Projesi zaten bölgemizde ikinci bir şer devlet kurmak çabasıydı. Siyaset ve sermaye bu konuda açılım barış adı altında akiller ile verdikleri destekle aynı amaca hizmet ediyorlardı.
Ülkemizde gizli devlet çetesi sadece cemaatler olmayıp asıl çete sermaye ve finans çetesidir. Bunlar kanunla korunmaktadır. Siyasi partilere, medyaya ve loca örgütlerle faaliyetlerini sürdürmektedir. Kanundan aldıkları güçlerle ve kurumlar yapılarla niyetlerini gizli gerçekleştirmektedirler.
Sermaye ve finans çetesi cemaat terör örgütü kadar hatta ondan daha sinsi ve tehlikelidir.
Bu sebeple borsa kapatılmalı, sermaye ve finans çetesinin karakolu olan bankalarla ilgili yabancı banka faaliyetleri yasaklanmalıdır. Hukuk içinde tüm bankalar kamulaştırılmalı, kredi kartı ve kanınla korunan bireysel kredi tefeciliğine son verilmelidir. Yabancı bankaların ülkemize gelme sebebi kredi kartı ve bireysel kredi tefeciliği ile yüksek kazanç elde etmeleridir.
İnşaat sektörünün amacı da hem rant hem de bankaları zenginleştirmekti.
Bankalar tam bağımsız milli ekonomi için kamulaştırılmalı üretime, ihracata, ticaretin finansmanı ve istihdama yönelik kredi vermelidir.
Ayrıca son on dört yılda yaptıklarından dolayı mağdur edilen her bankacıya itibarı geri iade edilmeli, işlerine geri dönmeleri sağlanmalı, bu bankalara gereken ceza sosyal devlet gereği ve insana baskı, şiddet ve zulüm yaptıkları için cezalandırılmalıdır.
Önder Karaçay

24 Haziran 2016 Cuma

BANKACILIĞIN ACI KİTABI // MOBBİNG BANK TÜRK FIRTINASI: Bankaların Teknolojiye Güvenerek İnsanları İşsiz B...

BANKACILIĞIN ACI KİTABI // MOBBİNG BANK TÜRK FIRTINASI: Bankaların Teknolojiye Güvenerek İnsanları İşsiz B...: Bankaların Teknolojiye Güvenerek İnsanları İşsiz Bırakmaları Kendi Bindikleri Dalı Kesmeleridir // Yeryüzü Tanığı // Önder Karaçay Posted...

Bankaların Teknolojiye Güvenerek İnsanları İşsiz Bırakmaları Kendi Bindikleri Dalı Kesmeleridir // Yeryüzü Tanığı // Önder Karaçay

Bankaların Teknolojiye Güvenerek İnsanları İşsiz Bırakmaları Kendi Bindikleri Dalı Kesmeleridir // Yeryüzü Tanığı // Önder Karaçay

Dijital-Banka-Finansal-teknoloji-girisimleri1
Bankaların Teknolojiye Güvenerek İnsanları İşsiz Bırakmaları Kendi Bindikleri Dalı Kesmeleridir // Yeryüzü Tanığı // Önder Karaçay

Finans terörü şimdi de teknoloji destekli dijital terörü de ekledi hanesine. Terörle beslenen, güvendiği teknoloji terörünün bitişiyle de biter.
 
Son günlerde özellikle bankalar şubeleri kapatmaya başlayıp insanları işten çıkararak teknoloji ile hayatlarını sürdüreceklerini düşünecek kadar bindikleri dalı kestiklerinin farkında değiller.
 
Yok mobilin bankası, yok bilmem ne teknoloji gibi ruhsuz, soğuk, insani yönü sıfırlanmış iptidai bir görsel algı ile bu iş yürümez.
 
Maliyetleri düşürmekte bir yere kadar makul görülebilir. Sürekli çok kazanmak adına insanları mağdur eden her uygulama döner o mağduriyeti üreteni vurur. Yarın o teknoloji kullanan mudiler ile bağınız koptuğunda sizi yeni mudiler ile kim buluşturacak? Yine dönüp insana başvurmak zorunda kalacaksınız. O zaman bu riyayı yine yüzünüze vuracağız.
 
Bankaların bu yaptıklarını unutmayacağız, unutturmayacağız.
 
Ayrıca mudiler sizin personeliniz değil. Teknoloji ile her işi mudilere maliyetsiz yaptırmanın amacı personele maaş vermemek, teknoloji ile mudileri personel gibi maliyetsiz kullanmak, şube ve kira giderlerinden kurtulmaktır.
 
İyi de dünya ve hayat sadece bankalardan ibaret mi? İnsanlar sizin teknoloji haltası ile kendinize bağladığınız köleleriniz mi? Bunun garantisi ne?
 
Teknoloji ile yaşamını sürdüreceğini sanan bankacılık zihniyeti ülkemizin başına gelmiş en büyük felakettir. Bunun da bir sonu gelecektir. Türk devrimi gerçekleştiğinde milli üretim bankacılığı ve kamulaştırmalar başladığında kredi kartı ve bireysel kredi yasaklandığında kendiliğinden bitecektir bu garabet.
 
Teknolojiyi üreten ve tüketen insandır. İnsanı dışlayan hiçbir zihniyet ayakta kalamayacaktır.
 
Özellikle teknolojiye yatırıp yaptım benim insana ihtiyacım yok gibi teknoloji ile hayatımı sürdürürüm diyen her kurum bunun bedelini ileri ki yıllarda çok ağır bir şekilde ödeyecektir. Teknolojiye aracı olan yine insan değil mi?
 
Üretime kredi vermezseniz insanlar nerede çalışacak da teknoloji ile kendilerini nereye kadar sömüreceksiniz?
 
Bu tür günü kurtaran tavırlar uzun ömür tasarlayan hiçbir kurumu gelecekte yaşatmayacaktır.
 
Bu tür bir çaba içerisinde olan her kurumu yöneten geçici başarı ve algı değiştirmek niyetinde olup insanları işsiz bırakarak geleceklerini karartmanın sadece o kurumun yaşayacağı bir dünya gerçeğini çöpe atacaktır.
 
Bu zor günlere bu dijital terörü besleyen bankalar, sermaye, finans ve çok kazanma çetesinin işbirliği ile gelmedik mi?
 
O zaman bedel ödenecekse herkes ödeyecek.
 
Sormak isteriz işten çıkarmadan, bir şubeyi kapatmadan önce ilk bu kararları alanların maaşlarını düşürüp işten çıkarmaları engellemeyi aklınıza neden getirmiyor kendi kazancınız devam etsin diye küçülerek kira ve maaş giderlerinden kısarak geçici başarılara sığınıyorsunuz?
 
Nereye kadar böyle devam edeceksiniz?
 
Tüm şubeleri kapattınız, tüm elemanları da işten çıkardığınız da aklınız başınıza mı gelecek?
 
Sizler teknolojiye güvenerek insanları işsiz bırakıyorsunuz bizlerde teknolojiyi kullanmayarak teknoloji ile sizi bitireceğiz. Bu zihniyet yaşamayacak.
 
Teknoloji ile dijital terör yine bizimle bitecek.
 
Bir toplumda insanların toplu gücü her kurumu dize getirebilecek bir boyuttadır.
 
e-ticaret olsa ne olur? İnsanlar çalışmadıktan, üretmeden, para kazanmadıktan sonra nasıl harcama yapacaklar. Yapabilenler size nereye kadar yetecek?
 
Doyumsuz olduğunuzu çok iyi biliyoruz.. Tüketim ülkesinde büyüme rakamı açıklayacak kadar hırsız olacağınızı, kredi kartı ve bireysel kredi tefeciliği ile insanların cebine dalıp ne kadar götüreceğinizi açıklamaktır o büyüme rakamı.
 
Artık insanlara gerçekleri açık açık yazıp anlatıyor hepimiz kimin ne olduğunu, ne niyet taşıdığını çözüyoruz. Her gün binlerce, yüzlerce insanı uyandırıyoruz.
 
Bu gücün karşısında bir gün sizin şirk kurumlarınızda, paralarınız da, teknolojiniz de bir hiç olacaktır.
 
Bilinçlenme dijital teknoloji terörünü bitirerek teknolojiye güvenerek insanı dışlayan her kurumu bitirecektir.
 
Önder Karaçay
Mobbıng Bank Türk Fırtınası Sır Kitabın Yazarı

14 Haziran 2016 Salı

BANKACILIĞIN ACI KİTABI // MOBBİNG BANK TÜRK FIRTINASI: Konjonktür Bankacılığı // Türk Fırtınası // Önder ...

BANKACILIĞIN ACI KİTABI // MOBBİNG BANK TÜRK FIRTINASI: Konjonktür Bankacılığı // Türk Fırtınası // Önder ...: Konjonktür Bankacılığı // Türk Fırtınası // Önder Karaçay Posted on   14 Haziran 2016 by   Mobbing Bank Türk Fırtınası Önder Karaçay ...

Konjonktür Bankacılığı // Türk Fırtınası // Önder Karaçay

Konjonktür Bankacılığı // Türk Fırtınası // Önder Karaçay

fft5_mf350526
Konjonktür Bankacılığı // Türk Fırtınası // Önder Karaçay
 
Yağmurlu havada şemsiyeyi elinden alma bankacılığı veya gölgesini satamadığı ağacı kesme bankacılığının adıdır konjonktür bankacılığı.
 
Ülkemizde sadece bankacılık sektörü de değil her sektör ülke ve millet çıkarının üzerinde bir şahsi çıkar zihniyetiyle donatılmış olduğu için konjonktüre göre tavır almak olmazsa olmazdır.
 
Bugün ekonomide üretim desteklenmediği için durgunluk yaşandığından bankalar şubelerini kapatıyor, eleman çıkarıyor, karlılığı sürdürmenin yollarını şemsiyeleri toplamakta, gölgesini satamadığı ağaçları kesmekte buluyor.
 
Bu riya zihniyeti yarın işler düzeldiğinde tekrar şubeler açmaya başlayacak, elaman almaya başlayacak, hatta ekonomiyi en iyi destekleyen banka kendileri olduğuna dair reklamlarıyla birbirlerini geçme yarışına aynı eleman çıkarmak ve şube kapatmakta daha fazla kar için yarıştıkları gibi yarışacaklar.
 
Bankaların bu yüzünü daha doğrusunu yüzsüzlüğünü yüzüne vurmadığımız müddetçe bu riya zihniyeti kapitalin karakolu olma görevi gereği ülkemiz ve milletimiz aleyhine ve sadece kendi çıkarlarını en üst seviyede görmeye devam edeceklerdir.
 
Oysa bu gemide hepimiz varız deriz, geminin su almaması için hiçbir gayret göstermeyiz.
 
Bindiğimiz dal kendi ağacımız olduğu halde günübirlik çıkarlar için ağacın dalında olduğumuzu unutur kökünden kesmeye kalkarız.
 
Bütün bunların sebebi ülkemizde 1980 öncesi siyasetin ihanetle aldığı 24 Ocak Kararlarının bir uzantısı olarak milli ekonomiyi tahrip ederek, içimizde büyüttüğümüz emperyalist niyetlerin ülkemizi ve milletimizi tehdit ettiklerinin, işbirlikçi olduklarının bilindiği halde bilmemezlikten gelinmesidir.
 
Bu nereye kadar böyle devam edebilir?
 
Devam edemeyeceğini eğer bugünlerde şube kapatarak, elaman çıkararak küresel sermayeye borsada daha fazla kazandırmak ve komisyon kazanmak niyetinde olan işbirlikçi sermaye ve finans sistemine neşter vurmazsak, borsayı kapatmazsak, dövizi sadece ithalat ve ihracatçıların bulundurması gerektiğini idrak etmezsek, kredi kartı gibi karşılıksız para basma yetkisini bankalardan almazsak, kanunla korunan bireysel kredi tefeciliğine eşit gelir dağılımı yapmadan devam edersek, milli kamulaştırılmış üretim bankacılığa geçmezsek, yabancı bankaların faaliyetlerine son vermezsek çekeceğimiz çileyi büyütürüz.
 
Bugün bankalar kapitalizm ahtapotunun birer kolları ve karakolları olup teknoloji ile uzaktan cebimizi delmelerine izin veriyorsak ve hem şube kapatacaklar, hem eleman çıkaracaklar, hemde teknoloji ile en düşük maliyetle ellerini cebimizden çekmeyecekler, üretime destek vermeyecekler, verirlerse de neyimiz var, neyimiz yok hepsine ipotek koyarak sadece kendilerini garanti altına alarak bütün riskleri kredi kullananın üzerine yıkarak teminatlı kredi bankacılığı yapacaklar bizde bu gaflet, delalet, garabet, ihanet ve çok kazanma sömürüsüne göz yumacağız öyle mi?
 
Eninde sonunda sermaye ve küresel finansın çıkarına hizmet edeceğine Türk Milletinin çıkarına hizmet eden bir milli yönetime kavuşacağız.
 
O zaman yapılacak ilk iş milli üretim ekonomisini kurmak ve kamulaştırmaları başlatarak özelleştirmelere son vermektir.
 
Bu zihniyetiyle ne bu siyasi yönetimin ne de bu zihniyetiyle sermayenin, bankacılığın Türkiye Cumhuriyetinin geleceğinde yeri yoktur.
 
Bundan sonraki konjonktür Türk Milletinin çıkarına hizmet eden hukuk devletinin yeniden tesis edilmesi ve devletin yarım kalan Atatürk devrimlerini tamamlayarak bunu başarmak hepimizin ödevidir.
 
24 Ocak 1980 Kararları sermayenin batı adına tekelleşmesinin önü açarak gelir dağılımı eşitliğini sermaye ve işbirlikçi olan siyasilerin yandaşlarının cebini doldurarak Türk Milletine aleyhine vurgunların, soygunun, hırsızlığın, ahlaksızlığın, doyumsuzluğun hüküm sürdüğü bir çöküş dönemiydi. Bu çöküşün artık dibe vurduğumuz için sonuna gelinmiştir.
 
Türk Milletinin kaybedeceği canı ve vatanından başka bir varlığı kalmamışsa bu düzen yıkılmaz zorundadır.

Önder Karaçay
Mobbıng Bank Türk Fırtınası Sır Kitabın Yazarı 

21 Nisan 2016 Perşembe

BANKACILIĞIN ACI KİTABI // MOBBİNG BANK TÜRK FIRTINASI: Para Eşit Değişim Aracıydı, Kapital Zihniyetle Eşi...

BANKACILIĞIN ACI KİTABI // MOBBİNG BANK TÜRK FIRTINASI: Para Eşit Değişim Aracıydı, Kapital Zihniyetle Eşi...: Para Eşit Değişim Aracıydı, Kapital Zihniyetle Eşitliği Bozan Put Oldu // Dip Dalga // Önder Karaçay Posted on   21 Nisan 2016 by   kufgr..."Cebimizde bir el dolaşıyordu, canı ne kadar istiyorsa o kadar alıyordu." // Önder Karaçay 

Para Eşit Değişim Aracıydı, Kapital Zihniyetle Eşitliği Bozan Put Oldu // Dip Dalga // Önder Karaçay

Para Eşit Değişim Aracıydı, Kapital Zihniyetle Eşitliği Bozan Put Oldu // Dip Dalga // Önder Karaçay

588b8054-ff3f-4b89-b5e3-36482dcc1162
Para Eşit Değişim Aracıydı, Kapital Zihniyetle Eşitliği Bozan Put Oldu // Dip Dalga // Önder Karaçay

"Cebimizde bir el dolaşıyordu, canı ne kadar istiyorsa o kadar alıyordu." // Önder Karaçay
Bu fikri dünyada belki de ilk kez duyacaksınız. Çünkü bugüne kadar bunun tersine algı değişikliği ve eğitimlerle insanlık kandırıldı.
Dünyanın kaynakları herkese fazlasıyla yetecek kadardır. Kaynaklar sınırlı olmayıp, ihtiyaçlarda sınırsız değildir.
Kaynakların kıt, ihtiyaçların sınırsız olduğu kapital düzenin bir yalanıdır.
Marka, ürün çeşitliliği, reklam, borç, teknoloji, tüketim ve israfla kaynakların kapital doyumsuzluğa aktarılması sebebiyle insanlık büyük bir kaosun içindedir.
Çözüm çok basittir.
Her devlet kendi ülkesini kendi halkı için ihtiyacı kadar üretmek ve ihtiyacı kadar eşit çaba, eşit tüketim ilkesiyle milli ekonomiye geçmek zorundadır.
Kimin eli kimin cebinde belli olmayan küresel liberal kapital zihniyet kendi kötü niyetinde bataklığa saplanmıştır.
Dünyanın her ayrı bölgesinde farklı üretim imkanlarının olması ülkeler arası eşit değişim ticaretini mecburi kılmaktadır.
Sorun kapital zihniyetin eşit değişim yerine sömürüyle hep kendisine yontan yöntemler sebebiyle tıkanmıştır.
Bu tıkanıklığı açacak olan gelime Anadolu’da kapital zihniyetin karakollarının itibarı yerle bir olmuş ve bitiş başlamıştır.
Bu kapitalin işbirlikçi karakolu kendi ağzıyla sorunun kapitalizm olduğunu itiraf edecek kadar çıkmazda olduklarını geçtiğimiz yıllarda itiraf etmek zorunda kalmışlardır.
Bakmayın kuyruğu dik tutmak adına reklamlarına, algı değiştiren yalvarmalarına. Türk Milleti ikinci kurtuluş savaşını ekonomide kazanarak ve dünyada Türk Birliğini kurarak dünyanın en büyük ekonomisi üretim ve eşit paylaşım ekonomisini kurarak kapital ekonominin sonunu getirecektir.
İnsanın ihtiyaçları sınırsız değildir,
Kapital yalanlar sınırsızdır.
Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız diyenler marka sahibi, kapital sahibi, tüketimle, borçla, teknoloji destekli israfla ayakta durmaya çalışan sanayici görünümlü komisyoncu, işbirlikçi ve ithalatçılardır.
Neden bu hale düştüler?
Çünkü değişim aracı parayı put yapanlar,
Değiştirirken halkı soydular, sömürdüler,
Para eşit değişim aracıydı,
Liberal kapitalizmde sadece,
Kapitalin lehine değişim aracı olarak put oldu.
Ürün çeşitliliği çok kazanmak içindir,
Çok ürün çok ihtiyaç anlamına gelmez,
Çok sömürü anlamına gelir.
Ne kadar çok çeşit ürün çeşitliliği varsa,
O kadar çok fazla sömürü artar.
İnsanın ihtiyaçları bellidir,
Yemek, giyinmek, barınmak ve eğitimdir.
Bunun dışına çıkıp sulandırmak,
Başka bir niyettir.
Doğada yaratanın yarattığı her canlı için,
Yeteri kadar kaynak mevcuttur,
Yeter ki israf olmasın, yeter ki;
Kaynaklar birilerinin tasarrufunda birikmesin.
Sorun kaynakları eşit paylaşmama,
Ve israf ettirerek bir kaç gözü doymazın,
Doymayan niyetine katlanmak zavallılığıdır.
Zengin devlet olur,
Ve orada yaşayan her insan,
O zenginlikten eşit faydalanır.
Şahsi mülk devlette olmaz,
Mülk halk adına devletin olur,
Hukuk devleti eşitliği sağlamak içindir.
Devleti yönetenler geçicidir,
Kalıcı olan devlet ve hukuk sistemidir.
Devleti yönetenlerin işi devleti,
Şahsi çıkarlarına fabrika yapmak değil,
Hukuk kurallarına göre işlerin yapılıp,
Yapılmadığını kontrol etmektir.
Halk adına o fabrikayı işletmektir.
Ve görev süresi bittiğinde,
Hesap vererek bir başkasına,
Emaneti zarar vermeden teslim etmektir.
Görevi teslim etmemek, hesap vermiyorum demeye çalışmak, sürekli ben egosuyla iktidar olacağım demek ne demektir?
Kim verdi size bu hakkı?
Yasama, yürütme ve yargı yok hepsi bir kişidir demek ne demek?
Bunu kim kabul eder?
Köle miyiz?
Kabilelerde bile kabile toplanıp ortak karar almaktadır.
Bu nasıl bir gaflet, delalet, ihanet ve garabettir?
Size Anayasa’dan Türkün adını çıkarma görev ve yetkisini kim verdi?
Doksan yıllık birikimleri sadece size oy veren ve iktidara getirenlerin verdiği yetkiyle satma hakkını kim verdi?
Bunun hesabının sorulamayacağının hakkını size kim verdi?
İşsizlerin teröristler kadar değeri olmadıysa siz zaten bitmişsiniz demektir.
Finans terörü, medya terörü, gıda terörü, teknoloji terörü, tüketim ve israf terörü ve insan terörü nedense sizin zamanınızda tavan yaptı. Bunu sebebi devlet yerine sadece kendi şahsi çıkarlarınıza ve yandaşlarınıza devleti sömürülmesine izin verdiğiniz içindir.
1950 yılından bu yana milli ekonomiyi yok ederek kapital düzeni ülkemize yerleştirerek ülkemizi sömürge haline getirmek isteyenlerin yaptığı kötülüklerin artık sonu gelmiştir.
Halk bu sömürüden ya kurtulacak ya da kurtulacaktır. Ya istiklal ya da ölüm ancak ve ancak milli ekonomi ile mümkündür.
Atatürk ilkelerinin en önemli ilkesi TAM BAĞIMSIZLIK ilkesidir. Diğer her ilke bu ilkenin ayaklarıdır. Bugüne kadar o ayaklara verdiğiniz zararlar sebebiyle ekonomi bu hale geldi.
Her mahallede bir milyoner zihniyetinin her yandaşın evinde bir milyar dolar sahibi olmasıyla bu zulüm sonun başlangıcına gelmiştir.
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/bankaciligin-aci-kitabi-37133yy.htm
Önder Karaçay
Mobbing Bank Türk Fırtınası Sır Kitabın Yazarı